AK MANASTIR


Hagios Chariton veya Deyr-i Eflatun (Eflatun Manastırı) olarak da bilinen manastır, Konya’nın 4 km. batısındaki Takkeli Dağ’ın eteğinde yer almaktadır. Manastır kayalara oyulmuş iki kilise, ayazma, keşiş hücreleri, çeşitli mekânlar ile bir podyumdan meydana gelmektedir. 
Aziz Chariton tarafından 4. yüzyılda kurulduğu düşünülen manastır, iki kitabeden anlaşıldığı kadarı ile 1067 ve 1289 yıllarında onarım geçirmiştir. Yapılan bu onarımlar, manastırın zaman içersinde geliştiğini göstermektedir. 19-20. Yüzyıllarda IV. Kyrillos,  W. M. Ramsay, G. Bell, F. W. Hasluck ile S. Eyice tarafından incelenen manastırda, Mağara Meryem’ine ithaf edilmiş büyük bir kilise, altı veya yedi şapel, keşiş hücreleri ve toprak seviyesinin altında Aziz Chariton’un mucize eseri ortaya çıkardığı bir kutsal kuyu bulunduğu söylenmektedir.
20. yüzyılın başlarında harap bir halde olan manastırın her yıl 28 Eylül’deki Aziz Chariton yortusunda, Ortodokslar tarafından ziyaret edildiği bilinmektedir. Manastır Müslüman halk için de önemlidir. Manastırın bulunduğu tepedeki uçurumdan düşen Hz. Mevlana’nın oğlunun, Aziz Chariton olduğuna inanılan bir kişi tarafından mucizevî bir şekilde kurtarılması, manastırda dikdörtgen planlı olan bir mescid yapılmasına ve her yıl Mevlevi dervişlerinin başı olan Çelebi Efendi tarafından da burasının ziyaret edilmesini sağlamıştır. 
 Manastırın ana kilisesi dört destekli, kapalı yunan haçı planlıdır. Güney cephesindeki bir kapı ile girilen kilisenin yarım daire planlı üç apsisi bulunmaktadır. Beşik tonoz örtüye sahip olan kilise, güney cephedeki iki pencere ile aydınlanmaktadır. Kaba bir taş işçiliği olduğu görülen kilisenin duvar resimleri günümüze ulaşamamıştır. 
Ak Manastırdaki diğer kilise ise tek neflidir. Templonu sağlam olan kilisenin duvarlarında kırmızı aşı boyasından yapılmış süsleme görülebilmektedir. Zeminde bulunan mezar izlerinden burasının bir mezar kilisesi olabileceği akla gelir. 
Manastırda, duvarlarında istiridye motifli nişlere sahip dikdörtgen planlı mekânlar ile kaba yonu taştan yapılmış ayazma ve bir keşiş hücresi bulunmaktadır. Günümüzde manastıra ait iki kitabeli parça kilisenin içinde, iki kitabeli mezar taşı ise Konya Arkeoloji Müzesi’ndedir. Komnenos ailesinden bireylere ait olan mezar taşları, manastırın Selçuklu döneminde önemli Hıristiyanların mezarlarının bulunduğu bir yer olduğunu göstermektedir.


AK MONASTERY 

The monastery is also known as Hagios Chariton or Deyr-i Eflatun (Platon Monastery). It is 4 km west, in the skirts of Takkeli Mountain. It is consisted of two carved churches, hagiasma, monk rooms, various sections and a dais.
It is supposed to be founded in 4th century by Saint Chariton and according to its epigraph, it is repaired two times in 1067 and 1289.  These repairments shows us that the building is changed in time.  The monastery is analyzed by Kyrillos IV., W. M. Ramsay, G. Bell, F. W. Hasluk and S. Eyice in the 19th and 20th centuries. They say that there were a big old church dedicated to Mary, six or seven chapels, monk rooms and the holy well miraculously found by Saint Chariton. 
The monastery was ruind in the beginning of 20 th century and was being visited by Orthodox Christians in every 28 September in the day of Saint Chariton Feast. Monastery is important for Muslims either. It is believed that the son of Rumi was falling down from the hill near the monastery and he was saved miraculously by someone supposedly Saint Chariton. After this, a rectangular masjid was built inside the monastery and every year, Chelebi Efendi who is the head of Mevlevi dervishes visits the monastery.
The main church of the monastery has four pillars and planned as closed Greek cross. You can enter the church from a southern door and the building has three semicircle apsides. Kilise has a gable roof and enlightened through two windows over the south wall. The church has a rough stone work and the wall painting couldn’t remain to the present day.  
The other church in Ak Monastery has a single nave. The shrine is well protected and there are red decorations over the wall. Also there are grave traces on the ground, so it reminds us that the building could be a “grave church”.  There are rectangular planned rooms which have niches with oyster motifs on its walls and also hagiasmas made of carved stone and a monk room. Today, the two piece of epitaph are inside the church, and grave stones with two epitaphs are being exhibited in Konya Archeological Museum. The graves belonging to the members of Komnenos family points out that the church was a place where important Christians were being buried in Seljuk period.